Konusu:‘ ”Prens, ailesinin isim verme zahmetine bile girmediği, genel olarak kimse tarafından sevilmeyen, kimsenin umrunda olmayan bir ülke olan Bongomia’nın Prens’inin başına gelen olayları konu ediyor. ‘‘
IMDb: 7.2
Yorumum:
Şöyle bir cümleyle iddialı başlamak istiyorum; ”Prens, ülkemiz de yeterince abartılmayan dizidir.” Böyle kaliteli, dolu dolu bir dizi ”yapılabiliyormuş” u dedirten enfeslikte bir yapımdır. Neden çok yeteri kadar patlamadığına gelirsek bulunduğu platformun Netflix kadar güçlü olmayışı aklıma gelen ilk sebeplerden. Böyle niş işler için platforma girmek çoğu zaman çekinceli oluyor. Diziye gelecek olursam ilk bölümünden son bölümüne (2. sezon dahil) gerçekten kaliteli esprileri, özgün yaratılan karakterlerine harikalar yaratırken buna yaratılan atmosfer, kullanılan görsel teknolojiler eklenince (Dizi de ki atmosferin yaratılması için Virtual stüdyo sistemi Türkiye’de ilk kez Prens dizisinde kullanılmıştır) ortaya çıkan seyir keyfi bir hayli artıyor.
Giray ALTINOK bir röportajında şöyle demişti; ”Bizim mizahımız bir drama içinde olabilecek tüm dramatik aksiyonların yaşandığı bir yerde, ortaya bir ruh hastası karakter attığımız zaman bir mikrop gibi etrafa nasıl bulaşıp her şeyi nasıl berbat ettiği ve herkesi nasıl ister istemez kendine dönüştürdüğü ile ilgili bir mizah var aslında.” Giray bu karaktere öyle hazırlanmış, öyle kendinden katmış ki ortaya atılan o sözüm ona ”Ruh hastası” karakter yani Prens tam da söylediğini yapıyor ama bunu sadece dizide değil izleyicisine de yapıyor. Herkesin kendinden bir parça bulabileceği bir duygular bütünü oluşturup seyircisiyle de bağ kurabilen ender bir tipleme hâlini alabilmiş. Bunu başaran kült karakterlerden örnek verecek olursam ”Joker” diyebilirim. Herkesin içinde ki o deliliğe biraz da olsa dokunmuş karakterdir (Mizaçları birbirlerini andırıyor. Prens bizim kültürümüzün Joker’i olabilir). Elbette Prens mi Joker mi’yi tartışmıyorum ama Giray’ın yaratabildiği bu karakterin kesinlikle kült olabilecek kadar (Türk dizi tarihinde) başarılı olduğuna inanıyorum.
Prens haricinde yaratılan diğer karakterlerin de değişen sinema kültürüne uyumu gözlerden kaçmıyor. Böylece dizi hem global konuları kendi içinde alt metin olarak konu alabiliyor hem de kültürel olarak sentezlenmiş oluyor. Bu sayede her bölüm ayrı, ayrı okunabilecek kadar dolu. Bir kadının ”benlik” mücadelesinden, bir erkeğin ”kendini kanıtlama” gayesine. Kapitalizm, monarşi yanı sıra hırs, ihanet, aşk… gibi genel izleyici kitlesinin çok sevdiği konulara alttan alttan harika eleştirilerine, plaza çalışma kültürünün basamak kaydırmasına kadar aklınıza gelebilecek gündelik veya global olan sorunlara veya konulara değinebilen çok değerli bir dizi. Böylesi bir başarı için önce Giray ALTINOK’a sonra diğer tüm Prens ekibine teşekkür ediyorum.
Kesinlikle izlenmesi gerekilen enfes bir dizi.
Kaptan Van Dijk şarkısıyla birlikte okuduğunuz için teşekkür ediyorum;