Konusu: ‘
” Yusra ve Sarah Mardini isimli iki Suriyeli kız kardeşi merkezine alan bu yapımda, bu iki genç kardeş; 2015 yılında savaşın her tarafı yıkıp geçtiği Suriye’den kaçıp, hayallerini gerçekleştirebilmek adına Rio’ya doğru yola çıkmıştır. 2016 yılında gerçekleştirilecek Rio Olimpiyatları’na katılmaya hazırlanan bu iki yüzücü kardeş, yolculukları ne kadar tehlikeli olursa olsun bu olimpiyatlara katılmaya fazlasıyla kararlıdır.”
IMDb: 7.5
Yorumum:
Bu filme politik yaklaşmamak sadece ”Film” olarak değerlendirmek isterdim ama hep savunduğum bir şey var; ”Hiç bir film sadece film değildir. Alt metinlerde mutlaka bir derdi, bir hikayeyi anlatır.” ve bu film resmen sadece propaganda amacıyla yapılmış.
Bir savaş var ve bu savaşın neticesinde Dünya’da milyonlarca mülteci var. Sadece ”Mülteci” kelimesi bile o kadar dramatikken, yapımcı ”Propaganda yapalım, propaganda yapalım…” derdiyle öyle dertlenmiş ki filmde dramayı göremiyoruz. İşlenecek konu aslında o kadar derin ve acı bir konu ”Vatansız kalmak, ölüm, hasret…” gibi savaş getirileri yerine; Avrupa’nın sözde mülteci sevgisi sarıyor bizleri.
Tüm bunların yanı sıra filmin ağır, insanı sarsan ”Savaş” kısmı neredeyse hiç gösterilmese de oyuncular bize o travmayı yaşatabilirdi. Savaşı göstermemiş bile olsanız oyuncular o ruh hâlini izleyicisine öyle bir aktarır ki onların acılarını biz hissederiz ama yok ortada oyunculukta yok. Herkes ama herkes zorla oynuyormuş gibi bi duygu, bi mimik aktarımı yok. Olaylar karşısında ki duruşları inanılmaz soğuk ve gerçek dışıydı.
”Dram filmi olmayan dram filmi.” diyebilirim.
Yorumumun bu kısımdan sonrası spoiler içermese de (Anlatımım için gerekli örneklerde filmin akışına etki etmeyecek derecede spoiler vardır) kısmen anlamsal analiz yaptığım için filmi izledikten sonra okumanızı tavsiye ederim.
Tüm propaganda amaçlı prodüksiyona rağmen yönetmen klasik anlatı sineması dilini kullanmayı ihmal etmemiş.
Film bir havuz sekansı ile açılıyor ve oyuncak bir roket suya düşüyor. İlerleyen dakikalarda başka bir havuza gerçek bir roketin düştüğünü görüyoruz.
Bu gibi küçük ayrıntılar filme değer katan güzel ayrıntılardır ama bunu yaparken ana hikayeden kopmak yerine başka bağlantılarla güçlendirilir ve ortada daha güçlü bir mesaj çıkar. Filmin derdi bu olmadığı için bu gibi küçük detaylar vererek ”Film olma özelliği” taşımaya çalışmış. Evet bomba ülkeden çıkmaları için kilit bir rol oynamış olabilir ama filmin bütünlüğü ile bomba aynı yerde değil. Hikayemiz yüzücülük bile değil, mültecilik.
Yönetmenimiz sembolik anlatı yapmayı da ihmal etmemiş. Filmin başların beri kuşu kafeste bir kaç kez görüyoruz hatta biraz gözümüze sokulur derecesinde. Kuş ile Yusra ve Sarah’nın bulunduğu duruma atıf yapıldığını. Yusra ve Sarah o kuş gibi kafese kapanmış, özgür olmayı bekliyorlar.
Bomba olayından sonra ülkeyi terk etmelerine karar verdiklerinde tabii ki kuşta kafesten çıkıyor (Film boyunca sadece o karardan sonra hatta hemen sonra kafesten çıktığını görüyoruz) ve özgürce (tam özgür değil yine evin içinde ama en azından kafeste değil bu bile Yusra ve Sarah’ın mülteci durumuna atıf) dolaşıyor.
Filmde bu ve gibi semboller, metaforlar kullanmış bunlar güzel olsa da film bana göre hemen hemen her konudan sınıfta kalıyor. Tüm Dünya’nın izlediği savaşı konu alırken daha derin daha çarpıcı bir film olsun isterdim. Yine propaganda yapılsaydı ama en azından o çarpıcı etkiyi, yakın tarihimizde ve günümüzde devam eden acıyı hissedebilseydik.
Zaman kaybı olarak gördüğüm ender filmlerden oldu.
İzlemek isteyen sinemaseverlere iyi seyirler dilerim.