More

    Onward – Hadi Gidelim (2020)

    Konusu: ”İki kafadar kardeş bir zamanlar olduğu gibi dünya üzerinde hâlâ sihrin var olup olmadığını keşfe çıkan iki elf kardeşin hikâyesini anlatıyor.”

    IMDb: 7.4

    Yorumum:
    Öncelikle böylesi alt metinlerle dolu, anlamlı bir animasyon yaptıkları için teşekkür ederim. Uzun zamandır böylesi keyifli olup derdini de bu kadar güzel şekilde anlatan bir animasyon izlememiştim.

    Yorumumun bu kısımdan sonrası spoiler içermese de (Anlatımım için gerekli örneklerde filmin akışına etki etmeyecek derecede spoiler vardır) kısmen anlamsal analiz yaptığım için filmi izledikten sonra okumanızı tavsiye ederim.

    Evet konu bakımından duygusal anlamla çokça derin olmayan ”babasını görmek için çabalayan iki çocuk, aile, dayanışma…” görüyoruz tabii bu zaten görünen kısmı ama animasyon aslında çok sert ve derin eleştiriler yapıyor.


    İnsanoğlunun kendi özüne yabancılaşmasını yani Karl Marx’ın ”Yabancılaşma” teorisini net şekilde görüyoruz hatta bir çok replikten, görsele animasyonun sonuna kadar gördüğümüzü, yönetmenin bu temel üzerine animasyonu yapılandırdığı söylemek yanlış olmaz. Özellikle kapitalizm etkisiyle yabancılaşan toplum ve bireylerin özüne dönüş için yaşadığı mücadeleyi görüyoruz. Yönetmen bunu repliklerle anlatmakla yetinmeyip ‘‘Lanet bozan kılıcın nerede +Onu sattım. -Neden?! -Biraz vergi borcum vardı da.” metaforik atıf yapmayı da ihmal etmemiş ve bence bir animasyona yedirilecek en güzel metaforu kullanmış, ”Unicorn.” Bu tek boynuzlu atlar Onward’ta aslında ”Özü” simgeliyor. Hayalleri süsleyen, el üstünde tutulan bu masalsı karakter; kapitalizm sisteminin içinde kaybolmuş, unutulmuş. Çöplerden yemek yiyorlar (yönetmen daha animasyon başlarken bunu göstermeyi ihmal etmemiş bu da ”Bakın derdim bu ona göre izleyin.” deme şekliydi) ve karanlık mağaralarda yaşıyorlar. İnsanların kendine ve özüne yabancılaşmasını Unicorn üzerinden anlatırken animasyonda en ”Özünü unutmayan.” karakter olan Barley’in arabasında tıpkı hayallerimizde ki gibi bir Unicorn resminin olması tabii ki tesadüf değil. Enfes bir atıfla bir yanda özünü unutmuş insanların sisteminde kaybolmuş bir Unicorn (Yani aslında kendine yabancılaşmış bir toplum) bir tarafta da özünü unutmamış ve O’na dönmeye çalışan Barley’in Unicorn’u (Yani öz düşüncesi) var. Böyle bir anlamı bu kadar naif anlattığı için yönetmeni tebrik ediyorum.

    Filmin ilerleyen zamanlarında çıkan bir canavarın yine binalardan ve orada bulunan diğer materyallerden kendini oluşturması ve o şekilde karakterlerle savaşması insanın sistemle savaşmasını, kendini ararken ki sürecin zorluğunu metaforik olarak anlatmakta öyle doyurucuydu ki büyük bir keyifle izledim.

    Uçamayan perilere Barley’in ”Siz bir zamanlar uçuyordunuz, atalarınızın tembelliği yüzünden uçamıyorsunuz.” derken alt metinde; gelişen teknolojinin insanın bedensel ve zihinsel aktivitelerini baltaladığını, aslında yeteneklerimizi yok edenin yine ”biz” olduğumuzu söylemeye çalıştığını biraz sonra gerektiğinde uçmaya başlayan perilerin zorda kalıp uçmayı tekrar başarınca ”Ben uçmak için doğmuşum.” demesinden bizlerin kendimizi geliştirmek ve sistemin dayattığı ”Temebellikten” çıkabilmemiz için bir zorlukla karşılaşmamız gerektiğini zorda kalına sistemin değil ”Özümüzün” bize yardım edeceğini söylemeye çalıştığını anlıyoruz. Bu ve gibi o kadar çok detay vardı ki animasyonu izlerken teorilerle kuramlar arasında yüzüyor, her metaforda çok daha keyif alıyordum.

    Böylesi kaliteli ve ince işlenmiş bir animasyonu izlemenizi, sizlerin neler fark ettiğinizi cevap olarak yazmanızı rica eder, iyi seyirler dilerim.

    Son Yazılanlar

    İlgili Seçenekler

    Yorum Yazınız

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz